JellyPages.com

Pazartesi, Mayıs 01, 2006

La ciudad de angeles/ Melekler şehri...

Her sokakta, her ''piazza''da, şapellerde, katedrallerde, çeşmelerde, bahçelerde, evlerin, binaların çatısında onlar var. Belli ki çok uzun zamandır oralardalar, lâkin hallerinden hoşnut görünmekteler, bu çok eski Avrupa kentinin evsahipleri de denebilir onlara, onlar Roma'yı süsleyen melekler...

Hani seslenseniz sanki dönüp bakıverecekler, kiminin yüzünde çok eski hüzünler, kiminde belli belirsiz gülümsemeler, bazen tavan resimlerinde rengârenkler, bazen taştan heykeller, hani ansızın karşılarına çıksanız sanki kanat çırpıp uçuverecekler. Onlar Roma'yı bekleyen melekler...

Sizi onlar karşılıyor, dolaştığınız heryerde eşlik ediyor, adeta peşinizi hiç bırakmıyorlar. Hiçbiri ötekine benzemiyor, elleri, duruşları, bakışları farklı. Uzun, çok uzun sürmüş nöbetlerinden memnun öylece bekliyorlar. Yaşlarını hiç umursatmayan bir güzellikleri var, önlerinden akıp giden tarihi, bugünü ve geleceği izliyorlar. Yüzyıllar boyu üzerlerinde biriken bakışlardan rahatsız görünmüyorlar, milyonlarca fotoğrafa konu olmak yormuş değil onları, bulundukları yerden sessizce zamanın kaydını tutuyorlar. Giderken sizi gene onlar uğurluyorlar. Onlar gezginlere Roma'yı anlatıyor, yol gösteriyorlar. Onca çok olmalarına rağmen hiç bıktırmıyorlar üstelik, bu şehirde onlara rastlamak şaşırtıcı bir durum değil, gayet sıradan, gündelik...

Bazılarının sûretini karartmış zaman; ne savaşlar, ne yıkımlar, ne şenlikler görmüşler, yağmurlarla yıkanmış, rüzgârlarla üşümüşler ama terketmemiş hiçbiri yerini. Utandırmadan üzerlerindeki sanatçı elini, vefakâr bir tavırla saklamışlar hep görüp geçirdiklerini. Asıl konunun kenar süsü olmaktan gocunmaksızın hâlâ sürdürüyorlar sabırlı nöbetlerini. Onlar Roma'nın suskun melekleri...

Sözün özü; Roma şehrinde sadece kuşlar değil kanatlı olan, taşa, mermere, madene, resime, sevince, mateme, öfkeye ve ölüme bile kanat takmış neredeyse şehrin tarihinden gelip geçen sanatçılar. Hoyrat zamanın kanatlarını kıramadığı melekler dört bir yanından sıkıca tutarak koruyorlar hâlâ Roma'nın kadim hikâyesini ama gerçek şu ki; öyle her gelen geçene değil, sadece sahiden dinlemek isteyene anlatıyorlar...

Roma'da meydan güvercinlerinin kanat seslerine turunç çiçeği ve espresso kokuları karışırken zamanın ta içinden şehire bakan melekler hiçbir gezginin yabancılığını yüzüne vurmuyorlar. Hani kaybolsanız sanki elinizden tutup sizi varmak istediğiniz yere uçuracaklar. Binlerce yıllık tarihini adeta balmumuyla kaplanmış gibi taptaze korumuş olan bu görkemli kentten yağmur alacalı gökyüzüne melek kanatlarında bir nîda yükseliyor, bu her kulağa dokunmuyor belki ama isteyen duyabiliyor:
''Ti sento, Dio.../Tanrım, seni duyuyorum...''
(Devamı elbette gelecek...)

Yukarıdaki resim Gian Lorenzo Bernini'nin 1600'lü yıllarda yaptığı ''Ecstasy of St.Teresa/Azize Teresa'nın Vecdi'' isimli eserine ait olup, Roma Santa Maria Della Vittoria Bazilikası'nda tarafımdan- ne yazık ki biraz bulanık olarak- çekilmiştir. Flaş kullanmamak adına binbir akrobatik numara yaptım, ancak bu kadar oldu! Ha, bu eser niye önemli, biraz bekleyeceksiniz öğrenmek için, herşeyi bir başlıkta anlatıp bitirecek değilim ya, sabır efendim sabır, yok öyle yağma:)