JellyPages.com

Cuma, Haziran 08, 2007

Murmullo/ Mırıltı...

Hayâllerimin toprağını eşele, ahşap kalbimi tırmala,
Kımıldasın herşey
Çünkü bir kedi kadar gövdesi var kırılmış ve yorgun heveslerin
Evler kedisiz yetim, sokaklar kedisiz üvey sayılır,
Ben budalasıyım aşkın.
Beni de boynu ıssız kedilerden sayın
Nasılsa ağzım var, dilim yok
Kedilerimin kardeşiyim,
İnceliği ve mahcubiyeti onlardan öğrendim
Beni turnasız türkülerin, beni solgun bir kedinin kalbinde unuttular...

Üzgün Kediler Gazeli/Engin Turgut

Zamanın açık unutulmuş penceresini biraz daha aralayıp usulca süzülürler hayatın dışına günün birinde, mutlaka giderler, kalıcı değildir hiçbiri. Bunu bile bile onları tutkuyla sevmek, sevebilmek insan yüreğimizin sonu belirsiz müebbedi değil midir zaten? Dün biri daha gitti meselâ; senelerdir görmediği sanılan gözleri ışıkla kamaştığında belki son bir defa dönüp ardına baktı, sevdiklerini ve sevenlerini üzeceğini biliyorsa da gitmeliydi, ve gitti, geride üzeri tüylü bir battaniye ve kırık dökük mırıltılar bıraktı. ''Artık ölmeye yattı'' demişti can arkadaşım son konuşmamızda, yıllanmış kedileri Prenses dün yattığı o yerden doğrulup sonsuz bir aydınlığa kalktı. ''Şimdi''si çok zor, biliyorum, çünkü öyle olmalı. İnsan uzun zamanları bölüştüğü nefeslerin yokluğunu öyle kolay kolay unutmamalı. Şimdi artık battaniyeyi silkelemeden, öylece katlamalı, su kabını, yemek kabını, kum kabını toplamalı. Toplamalı evin dört tarafına dağılmış ince, güzel, hazin hatıraları, bir kutuya koyup kapağını sevgiyle kapamalı. Ağlamalı insan şimdi, içinden yükselen acıya karşı koymamalı. Perdeleri çekmeli birkaç gün, Ankara'yı dışarıda bırakmalı. Belki bir zaman içini çekerek, kırgın, üzgün uyumalı. Böyle bir yokluk hâlâ deli-divane sevilen sevgilinin kapıyı çekip çıkışına benzese de, dayanmalı insan, çaresiz bu yoksulluğa da alışmalı. Çünkü giderler, kalıcı değildir hiçbiri. Hem; zamanın penceresi kilit tutmaz ki, dört tarafından çivileyip, sıkılayıp yatsan da sabah uyandığında bir de bakarsın aralık. Perde inceden bir rüzgârla uçuşmakta, içinde varlığının en tuhaf korkularından biriyle koşup bakarsın o köşeye, boş minder hâlâ ılık, battaniye buruşuk, öylece durmakta. Az sonra yağmur indirecektir mutlaka, yanakların ıslanacak, ayak bileğinde eski bir tırmık izi sızlayacaktır. Senin burnunu çekerek kapadığın o son sayfa artık başka ve eskitilmemiş bir hikâyenin
önsözü olacaktır. Perdeleri kapa, başını yastığa koy ve ağla biraz, ve bil ki o çok tanıdık sevgili mırıltı sen unutuşa teslim olmadıkça hep yanında olacaktır...

Çünkü mutlaka giderler, kalıcı değildir hiçbiri... Ve çünkü;

Sic transit gloria mundi... (Latince:"İşte dünyanın ihtişamı böyle gelip geçici")

Çocukluk arkadaşım sevgili Baturhan Atabey'lerin can ortağı, sevgili kedileri Prenses'in aydınlık hatırasına sonsuz şükran ve derin saygıyla... Güle güle, bir defa daha...

Hiç yorum yok: