JellyPages.com

Pazar, Mart 16, 2008

Dedicar/ İthaf etmek...

Adı Amelia; hassas, duygusal bir genç kız olduğu elyazısından belli. Sadece bu çok eski fotoğrafın arkasına değil, zamana da imza atmış olduğunu o vakitler bilmiyor tabii. Tatlı arkadaşına, cariñosuna * ithaf ediyor bu fotoğrafı, aradan onlarca sene geçtikten sonra, 2008 Mart'ının güneşli bir Pazar öğle sonrasında Madrid'in bitpazarı El Rastro'da aylak aylak dolaşan bir gezgin kadının onu ansızın farkedip bulunduğu tozlu kutunun başına çömeleceğinden habersiz. Özenle buklelenmiş saçları, zarif elbisesi ve olanca gençliğiyle hafif yandan bakıyor önündeki hayata Coruña'lı Amelia, dudaklarında belli-belirsiz, incecik ve kırılgan bir gülümseme ile... Öylesine...

Amelia'nın bu fotoğrafının bulunduğu kutuda başka sepya fotoğraflar da var; birbiri ile alâkasız, farklı zamanlarda ve farklı yerlerde çekilmiş, ama genellikle 1930'lu tarihler taşıyan fotoğraflar bunlar. Kutunun başında eşelenirken özellikle üzerine ya da arkasına elyazısı ile notlar düşülmüş olanlarını seçip ayırıyorum. Kenarda köşede kalmış bir eskici dükkânının önüne açılmış sergide, kimsenin dikkatini çekmeyen tozlu fotoğraf kutusuna bu denli ilgi gösterişim dükkân sahibini hayli şaşırtıyor. Sorduğunda başımı kaldırıp ''ben bir masalcıyım'' diyorum, ''çok uzaklardan geldim, burada kendime yeni masallar arıyorum''... ''Fàbula *? Hmmmm...'' diyor yaşlı adam, kafasında bu durumda fotoğrafların bedelini birkaç kademe yükselteceğini belirtir bir bulut dolaşıyor. Ama yere diz çöküp hüzün ve saadet arasında gidip gelen duygularla fotoğrafları ayıran gezgin ve de masalcı kadına baktığında kendi düşüncelerini ''boşveeeer'' gibi bir el hareketi ile dağıtıyor, ''seç istediğini'' diyor, ''kaç tane alırsan bir tane de benden sana hediye''... Gülümsüyorum, sepya fotoğraflardaki farklı sûretler de gülümsüyor benimle birlikte. ''Güzel Amelia'' diye fısıldıyor içimdeki masalcı, ''hikâyen nerede başladı, nerede bitti bunu bilemem ama seni daha fazla bu tozlu kutuda bekletemem, o tatlı arkadaşın, belki sevgilin seni terketmiş olabilir, lâkin kaderlerimiz kesişti bir kere, artık ben seni terkedemem''... Zarif elbisesinin kıvrımları usulca dalgalanıyor, küpeleri sallanıyor sanki, sanırım bunu sadece ben farkediyorum. Bedelini ödeyip kendi masalıma kattığım fotoğraflarla dükkândan ayrılırken gözlerimi kamaştıran Madrid güneşini Amelia'ya ithaf ediyorum... Gökten düşen üç elmadan birini yere değmeden yakalıyorum...

(Amelia'nın bileğindeki saat hangi yitik zamanı gösteriyor, seçebilen var mı? Benim gözler happı yuttu da, artık yakını hiç göremiyorum!.. Ayrıca fotoğraf arkası notun çevirisinde bana çok uzaklardan yardım eden sevgili Hakan Gürsel'e de içtenlikle teşekkür ediyorum...)

* Cariño: Sevgi, aşk...

* Fàbula: Masal...

Posted by Picasa

4 yorum:

ERDIL dedi ki...

Öyledir Eskici pazarlari Avrupa'da
bir portatif masanin kösesinde gecmisi anlatir bizlere.Pazar günlerinde bir baska yer alir.
Sabahin erken saatleri oldumu saticilarin telasi haricinde seneler gerisine götürür.Bir eski resim,bir kahve degirmeni,eski yazi sitilleri ile bir kitap.
Düne kadar bir kac jenerasyonun evinde yer almis iken sokaga cikar masal kahramanlari olur.
Cok güzel bir gözlem yapmis can kizim.
Saygilarla.

Handan Demiralp dedi ki...

Teşekkür ederim can babamız Erdil Baba:) Bu tür eski hikâyelere ucundan-kıyısından bulaşmayı, tozları üflemeyi ve onları yeniden, kendime göre yazmayı seviyorum. Bu da onlardan biriydi, sevdiğinize sevindim, sevgimle:)

Oya Kayacan dedi ki...

Saat sanki ikiye geliyor, kadın sanki Musevi; yüzüğü var sanki nişanlı, yüzü var sanki mutsuz. Kıyafeti sanki hoş, ola ki tam da nişan günü sanki. Gönderdiği bir kız arkadaş amiga demiş çünkü, yoksa amigo olurdu, değil mi usta?
Aklınla bin yaşa Handan. Ben de bayılırım bu bilinmedik kişilere hayat yazmaya. Sahaflarda da çok bulunur bilirsin değil mi eski kartpostallar?

Handan Demiralp dedi ki...

Bilmem mi Oya Can? Vaktiyle bu özel pozlu-özel gün fotoları kalın kartlara yapıştırılıp eşe-dosta kartpostal olarak yollanırmış ya, bu da onlardan işte. Bana da ya nişan, ya bayram, ya da nedimelik yaptığı bir düğünün hatırası falan gibi gelmişti, yüzüğü farketmemişim bak, sağol. Amelia'nın hikâyesine neler ekledik, bize bak hele:) Sevgimle, sevgimizle...