JellyPages.com

Cumartesi, Ağustos 05, 2006

Ayudante/ Yardımcı...


Yattığım yer neredeyse pencereye bitişik, gün doğumundan akşam alacasına, karanlık geceden şafak sökümüne kadar zamanın tüm renk ve boyutlarını gözleyebiliyorum buradan. Tahliller için servis servis dolaşmadığım zamanlarda ya da diğer koğuşlarda değilsem yatağımdayım. Düşünmek için çok zaman var. Düşünüyorum; düşünürken bazen pencereden giren ışıkla oynuyorum. Akşama doğrulardan birinde kolumu pencereye uzatmışken Michelangelo geldi aklıma,
''Capella Sistina''nın tavanına nakşettiği o muhteşem resmin detayı, ''Hands/Eller'' bölümü. Burada Tanrı'nın benim başparmağıma dokunan parmağı gözle görülemiyor ama orada aslında, bu tür uhrevî meseleler dijitallikten hoşlanmıyor bana kalırsa. Ben uzattığım ele doğru uzanan ve parmak ucuma dokunan o gücü hissediyorum, Vatikan'da, Sistin Şapeli'nde de hissetmiştim. Yanımda kimse yoksa bile O mutlaka var, bunu biliyorum...

İyileşeceğim ve gideceğim. Hastaneden ve Ankara'dan değil yalnızca, meftûnu olduğum kraliçe kentten ve bu ülkeden de gideceğim. İstanbul ile aşkımız sona erdi artık, onu asıl sahiplerine bırakacağım, daha fazla kurtarmaya uğraşamam, beni aşıyor. O devrik kraliçeyi duvar diplerine işeyen, nara atan, sokaklara tüküren, hafta sonları deniz kıyısına sülalece koşup denize sırtını dönerek duman dumana et pişiren, çocuğunu manolyaların dibine çömdürüp çiş-kaka yaptırtan, geride karpuz kabuğu, naylon poşet, pet şişe ve bütün diğer sefil kalıntılarını bırakıp bir sonraki hafta sonuna kadar çekip giden, pencereden, balkondan halı silkeleyen, kendi ürettiği pislik ve rezalete hiç bakmadan kediyi, köpeği, kuşu ve diğer cümle mahlûkatı hayatında istememeyi şehirlilik sanan, askere adam gönderirken ya da düğünlerinde ancak 25 YTL.lik Eminönü altgeçidi işi kuru-sıkısıyla havaya manyak gibi ateş ederek sevincini ifade edebilen, solaryumda kararmayı ve manken insanları ile aynı ton sarıya kafa boyatmayı sosyetiklik sayan, moda olan ne halt varsa alıp, parası yetişmezse ucuz taklidine fit olup sahteliği paçalarından aka aka ortalıkta salınan, tektipleşmeyi, kitabını, filmini buna göre seçmeyi ''trendy''lik zanneden, sûreti ile kafası arasında millerce mesafe olan, jipi, fiyakalı cep telefonu, markalı gömleği-pantalonu, ''cadde'' gürûhunda raconu olan ve fakat kafasının içi tın tın, maneviyatını ne zaman kaybettiğini dahi hatırlamayan, vicdanını nerede düşürdüğünü bilemeyen, merhameti de boku püsürü gibi kanalizasyondan akıp gitmiş, insanlığını da bol soğanlı,isotlu kebap gibi çiğneyip dişlerinin arasından tırnağı ile çıkartmış, genel tuvalette sifon çekmeyen, el yıkamayan, diş fırçalamayı haftada bir yapılması gereken bir şey olarak gören, trafik, yaya, sürücü, kentli, köylü, hasta, doktor, esnaf, sanatçı, sporcu, politikacı, eğitici ve bırakalım bunları evvelâ ''insan'' olma adabından habersiz ''sürü''ye bırakmaktan söz ediyorum yani. Onlar otursun İstanbul'da, havasını onlar solusun, suyunu onlar içsin! İyileşeceğim ve gideceğim, sınırların dışına çıkacağım, hiç aramayacağım, özlemeyeceğim. Nereye gitsem karşıma çıkan bu sarsak, aptal, kimliksiz, niteliksiz insan modeli ve onun yarattığı sistem artık hasta ediyor varlığımı, ''kanser ettiniz ulan beni'' diye bağırsam ne değişir, istesem de kalamam zaten. Şu hep söylenen ''geçmişi sevgiyle bağışla ve serbest bırak'' hikâyesi bu memleket için geçerli değil kardeşim, o huzurun ve iyiliğin hâlâ varolduğu yerler için söylenmiş. Şimdi iyileşmeyi bekliyorum; elimi ışığa doğru uzatıp Tanrı'nın yardımcılığını diliyorum, parmağımın ucuna dokunan o güçle düzelecek herşey, biliyorum. Ne ilaçlar, ne doktorlar, ne de başka hiçbir şey bu kadar ''yardımcı'' olamaz bana içinde bulunduğum şu hâl içinde, fotoğrafta görünmüyor belki ama ben O'na dokunuyorum. Ruhuna rahmet olsun be Michelangelo usta; asla aklına getiremeyeceğin bir yerde, bir hastane odasında iyileşmeyi bekleyen bir hastanın parmak ucundasın işte, ben asıl buna derim evrensellik diye, parçadan bütüne, bütünden kimbilir nereye?..


(*) Yukarıdaki fotoğrafı unutmayın, herşeyi yoluna koyup gitme vakti geldiğinde parmağımın ucunda gidilecek coğrafyanın resmini göreceksiniz. Sevgili ''gecea'' gene göstermiş hünerini, yaptığı kolaja bayıldım:) Eski reklâmlardan birinin sloganı gibi: ''Sağolasın gecea...'' Posted by Picasa

20 yorum:

birisinin yeri dedi ki...

Handan nasılsın?
sen bayağı dolmuşsun...:)
boş ver demeyeceğim çünkü tespitlerin çok doğru..ama şu sıralar bence ertele bu düşünceleri olur mu ?...
ve ben de senin o fotoğrafta belki görünmeyen güce dokunabildiğinde yürekten inanıyorum....
hadi toparlan bakalım::)))
öyle bırakmak da yok istanbul'u mistanbulu ona göre.:)

Adsız dedi ki...

Şehirler, ülkeler terkedilebilir pek tabii. Hatta onların bir yerden başlayıp, başka bir yerde biten sınırları da bu yüzden var belki, kim bilir? Ama, benim okuduğum satırlarda zonklayan yarayı soğutacak bir şehir / bir ülke bilmiyorum ben.

Tabii ki yeryüzünde...

Bildiğim; beşerin en büyük keşfi: TANRI !

Oya Kayacan dedi ki...

Handaaan, bütün kediler toplanır bir ağlar bir ağlarız, şaşırır kalırsın. Nasıl olurmuş bizi terketmek anlarsın.
De ki gittin, duyarsızlığın yumruları asıl oralarda işgal eder bedenini, sıkışırsın, tıkanırsın. Çaresi de yoktur, yatıp aldıramazsın.
Haydi bakalım, uzattığın o elden alacağın enerji yeter sana.

(Michelangelo hep öğrencileri ile çalışırmış bildiğim kadar, hiç bir eserini de imzalamazmış bu yüzden. Bir tek Pieta imzalı. Nasıl muhteşem değil mi o Pieta?)

vintage biscuit dedi ki...

evet butun kediler aglarizzzz
oya nin dedigi gibi
sen cok iyi olup
yine burda ol !!! yine bi cok sey ogret bize
guzel yuzunle , muhtesem ses tonunla televizyonda yesiller icinde seni izliyelim
hatta sen don : kedi severler toplanip kedi blogu acalim :))))))
musx
seni seviyoruz
ve yazilarini bekliyoruz

Handan Demiralp dedi ki...

Sevgili dostlarım, canlarım; bıçağın kemiğe dayandığı yerden ses geliyor olması yeni birşey değil ki, bu kavga nicedir var. Gidip gidip geri döndüğüm bu şehirle artık el sıkışıp vedalaşma vaktidir. Yoksa sanırım zamanından önce ölüp gideceğim. Tasarılar yavaş yavaş hayata geçiyor, işler bulunuyor, evler aranıyor. Bilmez değilim; insanın olduğu her yerde hem iyi, hem de kötünün bulunduğunu, benim derdim saf iyiliğin olduğu o yok coğrafyayı keşfetmek değil, hayatın daha huzurlu, daha saygılı, daha incelikli sürdüğü bir yere yerleşip yorgunluklarımı dinlendirmek. Yani ben ''biraz daha''nın peşindeyim, mükemmelin değil. Hem; yapmayın yâhu, internet varsa ben de varım, Tırmık İzi de var, sizler zaten varsınız. E daha ne? Sevgimle:)

birisinin yeri dedi ki...

not: cep kapalı :(...ev cevap vermiyor, telesekretere mesaj bırakıldı...:))nerdeyizzzzzzss

ERDIL dedi ki...

Iste bu kadar Handan kardesimiz bu.

"internet varsa ben de varım, Tırmık İzi de var, sizler zaten varsınız. E daha ne?"

Okudugum en güzel yaziniz.Sizi seven dostlariniz.

Handan Demiralp dedi ki...

Yâhû Amber'ciğim; bir türlü haber edemedim size, Ali Bey ile konuşmuştuk hastaneye yatmadan önce. Hele şu ameliyat olup bitsin, geleceğim oraya teftişe:) Sonrasını beraber plânlarız nasılsa. Sana ve Mehmet'e teşekkür ve selâm ile...

Adsız dedi ki...

Git sevgili Handan..Git..Her neresiyse orası belliki kafanda şekillenmiş.Sakın durma.Git.
İlk haftalarında zaten adapte olmak,ne neredediri öğrenmek için sarfedeceğin efordan,başka şeyleri düşünmeye zamanın olmayacak.Sonra muhteşem bir huzur kaplayacak seni.Yenileneceksin.Gençleşeceksin.
Mutlu olacaksın.Nasıl mı bu kadar rahat önerebiliyorum.Ben de gittim de ondan.45 yaşımda dellenip terkettim çocukluğumdan beri yaşadığım,kök saldığım Ankara'yı.
Az önce İstanbul'dan geldim.Taksim'den havaalanına kadar yol boyu gördüklerimi öyle güzel resmetmişsinki..Bu kararından dolayı canı yürekten destek vermek istedim..Bu ortamda zaten seninle hep beraber olacağız nasılsa.Bizi de terketmezsin değilmi??? Bak ona dayanamayız işte.
Sevgi ve saygılarımla.

birisinin yeri dedi ki...

Handan naber ?
Nasılsın...?
Aramak isteyen telefonla sorar deme sakın ha:)))
bilerek buradan yazıyorum.
hem daha keyifli, hem de söz uçar yazı kalır misali ?
kedi çocukların ne yapıyor...
Radyo'ya gidiyor musun mesela..
Laf benimki de şimdi..
Sen salı akşamı gidecem diyorsun, ben de soru soruyorum :))
hadi git gel de kızarmış patates yiyelim yine:)
ha bir de ben aslında pazar sabahı sana diycektim atla da beykoz yeniköy motoruna,...yap bi avrupa yakası..
bir sahil, emek kafe..falan..sonra baktım telefon melefon kapalı..
neyse dedim..
olsun başka zaman..
salı akşamı kaçta çıkıyosun ?
cevaaaap veeer :)))

ERDIL dedi ki...

Sevgili Baver ne kadar güzel yazmissin.Ne güzel sorular onlar.Daha bir ay oluyordu sizlere veda mektubu yazdigim.Hatta o mektubu cok evvel yazmistim.Cankurtaran gelmeden bir dakika evvel ogluma tarif ederek su bölümü ac onayla dedim.Ondan sonrasini hatirlamiyorum bile sanki sizlere borclu hissettim kendimi.Iyi günümde kötü günümde hep sizler vardiniz.Kiminizin yüzlerini bile bilmiyordum ama sizler o ekranin arkasinda vardiniz.Bir bakima bana kuvvet yasam hirsi verdiniz.O yolculuk benim fifti fifti yolculugu idi.
Su anda halen o rizokoyu tasiyorum.
Birde bu yastan sonra bana birde yasam dersi veriyorlar.Bunlari ancak o anlari yasiyanlar bilir.
Dikkat edersen bazi yazilarimda isyan ediyor bazilarinda da dalga geciyorum.Kusura bak mayin Handan Hanim sizin blogunuzda bunlari yazdigim icin merak ederseniz.Sorun anlatayim.
Keske sizin kadar güclü olabilsem.
Sevgilerle.

birisinin yeri dedi ki...

Erdil baba, fifti fiftiye çok güldüm..:)))
aklıma geldi, doktorlar kesin ondan güzel konuşma falan öğrenmek isteyecektir..
içlerinden de, yahu şu hasta ne güzel de konuşuyormuş...diyecekler...
tabii zorla olmuyo bazı şeyler..
tıp fakültesi bitirmekle de :)))

birisinin yeri dedi ki...

yaaa Erdil Baba kızma da çıkar şu kıravatını artık..sıkıldım beeeen :))
Handan ne diyo bu işe :))
bakın bir kaç kişi daha gelsin buraya..önemli bir şey anlatacağım .....fıkra gibi..

tahin dedi ki...

Handan hanim, siz Istanbul'u biraksaniz da o sizi birakmaz ki:) Boyle iste bu sehir,hem yuz vermiyormus gibi nazlanir, hem de birakip gidecegim diyenlerin yuregine coreklenir:)

Gecmis olsun inshallah. Parmaginizin ucu ne ki; O kalplerimize dokunur her daim:)

Mesafe ile uzaklardan selamlar.

birisinin yeri dedi ki...

tahin...sen nerelerden geldin buralara yaaaa...radarlarınız ne kadar kuvvetli :)))
ingiltereden bir yürek daha burada..
tahin sen bilmezsin belki, Handan inançlı insandır..
ben hep diyorum bu işe asıl bu işe parmak atacak diye..
bekleyin...

ERDIL dedi ki...

Handan kardesim dün ne yaziyayim diye ugrastim durdum.Sonra aklima bu blog isi aklima geldi yahu kimin aklina gelmis.Eskiden firmalar icin internet siteleri vardida o da büyük meblegler karsiligi böyle bedava kisiye özel seyler yoktu.Valla ben benimkinin hikayesini yazdim bugün merak ettm.Siz nasil bu isi kesfettiniz.
Lütfen sitenize döndügünüz zaman yazin.
Sevgilerle.

birisinin yeri dedi ki...

Erdil Baba, nereden bulursun böyle ilginç konuları..güzel demişin..:))
Handan Camia'nın bizzat içinde..o sayede haber almıştır bloglardan diyeceğim ama..media sektöründe olup da mause kullanmasını mail atmasını bilmeyenlere ne demeli...
yani yine herşey kişisel başarıda gizli..
Handan' da hiç başarılı değildir ya::)))

zeyno dedi ki...

Parmağızın ucundaki güç yardımcınız olsun, bizler de duacınız... O güç yanınızdaysa, sevgi varsa etrafınızda, yürekler bir noktada birleşmişse her şey güzel olacaktır.

sad dedi ki...

erdil babanın blogunda gordum linki bilenler bilirler pek fazla blog gezemiyorum surekli okudugum iki blog var .. erdil babanın blogunun acılmasına vesile olan blogu gormek istedim ...

ve sunu gordum alelade acılan bir blog değil gercekten samimiyetle hazırlanmıs yazılar var ... yazım dili de o kadar guzelki kendimden utanmamı sagladı .. yorumlarımda ve yazılarımda surekli imla ve yazım yanlısı yaptıgım için maksimum dikkatle yorumu yazmaya calısıyorum ne zormus :))

blog açmak her yiğidin harcı değilmiş ...

kategorize etmek gerekirse bazı bloglar dikkat cekmek uzerine kuruluyken bazıları kıyıda kosede bir belgesel film edasıyla duruyor .. ve bazılarının hayatı belgesel ..kendi blogumu tanımlamak gerekirse niçenin deyimiyle gercekten hiç bir amacı yok ..

oyle yasıyorlar hayatı.. bu yazıda ve geriye donuk yazılara baktıgımda dikkatimi çeken en önemli şey betimlemeler oldu .. sanırım unuttuk dünyayı cevremizi betimlemeyi .. herkesin kendine has bir tanımı kalmadı artık ..



konu dısında ama(ki su ana yazdıklarımda konuyla ilgili değildi) yav ne olmus oyle bloglar arası davalar falan birsi diğerine kötü iskender demiş diğeri dava açmış .. karısıyo bloglar alemide .. bakalım daha neler gorucez televolelere doncek buralar ..

birisinin yeri dedi ki...

açılııııııııın ben geldim...