JellyPages.com

Cuma, Ocak 26, 2007

Ruhdolabı kapağı üzeri notlar...

- Ruhdolabına koyduğun düşüncelerin son kullanma tarihlerine dikkat et, geçmiş olmasın. Etrafta yeterince bayat düşünce dolaşmakta, yanılma. Zehirlenirsin sonra; önce soğuk ter, titreme, ardından eklem ağrısı, ateş, bulantı, kusma, ishal de başlayınca iflâhın kesilir, kolay kolay ayağa kalkamazsın, aman ha...

- İsmail Cem de gitti; yani yüzükten bir taş daha düşüp kayboldu, yitti. Bir daha asla bulunamayacak, yeri çekilmiş bir diş gibi boş kalacak. Bu aylar kötü aylar, sevdiğin kim varsa hep bu aylarda öldü, takvimde hep ardarda ölüm yıldönümleri kayıtlı. Mümkünse takvimden bu uğursuz tarihleri yırtıp at, kışı, hele de Şubat'ı atlat, direkt Nisan'dan başlasın sene, ne farkeder sanki, neticede hepsi insanın uydurmacası değil mi?

- Kendi içinin dehlizlerinde koşarken ayağın takılıp düşer ve başını vurursan, en okkalı tarafından küfürler geçidi de yapsan geçmeyecektir ruhunun acısı, bunu unutma, dikkatli koş, kendi içine düşen ağlamaz, sonra boşuna küfür sallamaz...

- Şoray Uzun'u ve programını niçin sevdiğini düşün ve cevabını hemen bul. Alt tarafı basit bir tandır başında yağlı hamur pişiren beş kendi halinde kadınla yapılan konuşmalar, yarım saat olmuş, mekân aynı mekân, hiç sıkılmamışsın. Niye? Oysa ''Kurtçuklar Vadisi'' adlı dizinin ilk bölümünü izleyip ''gerisini almasam da olur, bu kadarı kafî, teşekkür ederim'' diyerek konuyu kapatmış adamsın sen. Çünkü; ne kadar hakikilik, o kadar başarı. Yalın gerçeklik tutuyor bu işte, kasıntılı, gergin bir öykünmecilik değil. Herif yapıyor işini kardeşim, niye onu görünce ''Deliyürek'' Kenan İmirzalıoğlu biraderimizi gördüğünde olduğu gibi için daralmıyor, az sonra sıkıntıyla kaşınmaya başlamıyorsun? Polat Alemdar hususuna zaten hiç dahil olmayalım. Son yıllarda izlediğin en iyi kotarılmış yerli filmlerden birini, ''Beynelmilel''i de düşün. ''Tavukları döndermişem, hacıyı da çarşıya göndermişem'' türküsüne ayağınla tempo tuttuğunu farkettiğinde şaşırmıştın ya biraz. İşte başarı burada zaten, seyirci hikâyenin içine girmişse iş tamam, ama seyirci olduğunu hiç unutmadan hep dışarıdan bakıyorsa olan bitene, kadrajın dışındaysa geçmiş olsun. Mesele hiç te karmaşık değil aslında. Şoray'ın programını izle, aman kaçırma...

- Modern İran edebiyatının büyük ustalarından sayılan Sâdık Hidâyet'in ''Vejetaryenliğin Yararları'' kitabını herkese tavsiye et. Mehmet Kanar'ın Farsça aslından dilimize çevirdiği kitapta yazarın ''İnsan kan döküyor, zulüm tohumu ekiyor. O halde sonuçta savaş, acı, yıkım ve toplu kıyım biçecek. İnsanlık ilerlemeyecek, huzur bulamayacak, mutluluk, özgürlük ve barış yüzü göremeyecek etobur olduğu sürece...'' dediği tarihin 1927 olduğunu, insanın seyir defterinde halihazırdaki zaman biriminin 2007'yi gösterdiğini dehşetle farket! Dünyanın içinde bulunduğu vaziyeti bir kere daha tahlil et, düşün, taşın, kaşın, ne halt edersen et!..Oku oku yaz, yaz yaz oku, topu at, ipi tut. Cin Ali'yi bacağından yakala, eşek sudan gelinceye kadar döv! Yap birşeyler işte, bana sorma. Zaten canım sıkkın...

- Sıvı arapsabunu kullan, Liva Pastanesi'nde sık sık limonlu ya da çikolatalı-fıstıklı pasta ye, su kesintisine karşı 19 litrelik galonu hep dolu bulundur, dün yaşanan susuzluk kâbusunu unutma, gece 24.00'e kadar kesinti bildirip seni saat 02.00'ye kadar tıssslayan musluklar önünde bekleten, sabah 09.30'da aslında geceyarısı vermesi gereken suyu hâlâ verememiş olan ASKİ isimli cici kuruluşa dair düşüncelerini seslendirme, içinden söyle! Kayseri'de bulunup Türkiye'nin her tarafına ürün gönderebilen ''Nostalji Sofrası''nı millete tavsiye et. İsteyen istediğini sipariş etsin, afiyetle yesin. Sol ayak başparmağının tırnağı niye çorap kaçırıyormuş, hesap sor bakalım, sağ ayakta böyle bir vaka olmadığını, çorapların hep tek taraflı delindiğini anlat, giderek sesini yükselt, bağır çağır, slogan at, huzursuzluk çıkar, ayak tırnakları arası kimlik sorunu yarat, nifak tohumları ek, ortalığı iyice karıştır, sonra kenara çekil seyret...

- Alışmaya çalıştığın sol meme protezinle bir daha konuşmayı dene; ikide bir sağa doğru kaymasın, protezse protezliğini bilsin! Ameliyat olalı dört ay oldu artık, yoksunluğunu bilinçaltına kabûl ettir. Uykunda göğsün yerindeymiş gibi hissettirmesin sana, ''hayalet organ kaşıntısı'' vaziyetine kanma, orada kaşınabilecek birşey yok. Her seferinde bu oyuna gelme, protezini de ''bir daha sağa kayarsan seni bıçakla patlatırım, ona göre!'' diye tehdit edip korkut, istersen ardından ''Orhan Pamuk akıllı olsun, akıllı!..'' diye de bağır, devir böyle şimdi, yükselen değerler böyle emrediyor. Zamana, zemine uy, enayilik etmeeee! Kökü dışarıda, ithal bir silikon proteze haddini bildiremiyorsan topla pılını pırtını Trabzon dolaylarına git, buralarda işin ne lan senin?..

- Sen herkese anlayış gösterirken senden iyisi yok, biraz da sen anlayış beklediğinde etrafında kimseler kalmıyorsa eğer durduğun yeri, bulunduğun noktayı bir daha kontrol et hayat haritası üzerinde, belki kaybolmuşsundur, olamaz mı? Her durumda güçlü olan, her koşulda ayakta duran için çözülmek, dizlerinin üzerine çökmek diye birşey olamaz artık, bunu nasıl atlarsın? Hep yaptığın şeyler bir zaman sonra vazifen olur, aksine davrandığında fena ayıplanırsın, dahası yalnız bırakılırsın. Yürüdüğün yollara ekmek kırıntısı serpme, onları kuşlar yer, sonra yolunu bulamazsın. Eteklerindeki taşları dök o yollara sen en iyisi, böylece kaybolmazsın. Sus; bazen asla susmaktan daha güçlü haykıramazsın. Acılarını da zamanında çek bundan böyle, ''benim ertelenmiş çok acım var, ancak fırsat bulabildim, ne olur anlayın beni'' dediğinde dibine geceyarısı sarhoşlarının kustuğu ve sonra sallana sallana uzaklaştığı bir sokak lâmbası kadar yalnız kalmayı istemiyorsan elbette... Artık şunu sok kafana, sen kendi filminde kendinden başka kimseyi oynatamazsın, tamam mı? Ha şöyle, nihayet, aferin be. SON...



7 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Handan Demiralp dedi ki...

Buraya abuk-sabuk seks siteleri linklerinden oluşmuş kazık kadar listeyi yorum diye bırakan İtalyan dümbeleğini bir şekilde bul, suya gönder, susuz gelirse-ki ihtimâl öyle olacaktır- müsait bir tarafından iple sıkı sıkı bağla, bahçedeki en yüksek ağacın dalına as, unut orada! Kuruduktan sonra indir, makasla ufak ufak kes, rüzgâr gülü yap ondan! Anlamadığı dildeki bloglara hıyarca müdahale edecek yerde esen rüzgârda hışırdasın, bir işe yarasın! Tövbe tövbeeee!(Sildim hıyarın listesini tabii)

ERDIL dedi ki...

Haberler , Gazeteler derken icim karardi.Okurken,Dinlerken zehirlenmek demek bu imis.Sonra Handan kardesin son postunu okudum.
Sonra Resimdeki pencereye karsi yamactan baktim.Iyiki bu yaziyi yazmissin.Icime biraz su serpildi kalemine saglik.
Sevgiler saygilar.

Adsız dedi ki...

Sevgili Handan,
Tepeniz attıkça daha mı sevimli oluyorsunuz ne?
Hani okuma keyfini yüksek tutmak için acaba sürekli gıcık gidip size kışkırtsak mı acaba?
Ama kıyamayız ki size.
Her koşulda dünya tatlısı dost.
Ne güzel yazı bu.
Kafamı karıştırdı gördüğünüz gibi..:-)
Sevgi ve saygılarımla.

Adsız dedi ki...

dıgıl dıgıl muf... der başka bişi demem... sonunda oldu yedi kafayı...bu arada eylo ben simdi sing ming giremem üşendim..

birisinin yeri dedi ki...

Handancım, o dallama biraz da benim siteye koysun ya link mink ne varsa !
Ya ne dallamalar var memlekette hâlâ ?
Bu kışkırtmadan sonra belki benim siteye de girer çıktıktan sonra da belki varsa evinde aynaya bakar.
Tabii bir aynası ve bakılası bir yüzü olması gerekir.
Yaşam kesitinden güzel enstantaneler olmuş.
Bazen canın sıkkın, bazen hüzünlü bazen neşeli.
Su kesintisi ise başkent için hiç şık değil ama Allah kolaylıklar versin diyorum.
görüşmek üzere...

Handan Demiralp dedi ki...

Baver'ciğim ve tüm dostlarım; sağolun. Zaman zaman sitelerimizin yorum kısımlarına sızan bu tarz lüzumsuzlar olabiliyor, herkes kendi meselesini pazarlamak adına olmadık yollar deniyor elbette ama yaraşan cevabı gereken durumlarda vermemiz önemli. Bizler burada yaşama ilişkin deneylerimizi, fikirlerimizi, acımızı, tatlımızı, paylaşmak adına uygun gördüğümüz herşeyimizi içtenlikle ortaya dökenleriz sanıyorum. Kimsenin paralar kazanmak, reklâmlar almak, milyonlar tarafından okunmak gibi bir gayesi olmasa gerektir. Olan varsa da bunu kendi sınırları içinde yapar, kimse kimseyi taciz, rahatsız, huzursuz etmez, etmemelidir. Hepinize sevgi ve teşekkürlerimle...
P.S: Baver'ciğim, bu arada o dallama muhtemelen bir İtalyan dallaması idi, zaten dilini bilip anlamadan salt reklâm amacı ile eşek kadar link listesini oraya eklemişti, biz de ne yaptık? Sildik, işte o kadar:)