JellyPages.com

Perşembe, Şubat 28, 2008

Tio Pedro-2/ Pedro Amca-2...




İbrahim Usta ile konuşmamı bitirip telefonu kapadım, otomobilin penceresinden akıp giden Ankara'ya baktım ama görmedim, yani biri sorsa nerelerden geçtiğimizi bilmiyorum derdim. Zaten buraya geleli bunca zaman geçmiş olmasına rağmen ben bu şehrin girdisini-çıktısını bir türlü öğrenemedim. Belki de öğrenmeyi hiç istemedim, kimbilir... Aldığım her ölüm haberinde hissettiğimin aynısını hissettim, fark yoktu, gelen her ölüm haberi bana kendimi biraz daha yenik hissettiriyordu. Sanki hep birşeyler eksik, birşeyler yarım kalıyordu. Tozu dumana katan bir rûzgâr esip geçiyordu ruhumdan, bir yanıma koyu bir acı çöreklenirken diğer yanım hafifliyor, sanki varlığım iki ayrı parçaya bölünüyordu. Ölen her kim ve her ne olursa olsun; hep aynı şey oluyordu, benim hayatta kalışım onların ölmüş oluşuna daima yeniliyordu. Yani ölüm hayatın kalesine hep bu şekilde gol atıyor ve skoru acımasızca belirliyordu. Gidenler için sorun yoktu aslında, onlar gelmeye gidiyordu, bildiğim; olan her zaman kalanlara oluyordu...







Antakya'ya ne vakit gitsem her zaman bıraktığım yerde, bıraktığım gibi sağ salim bulabileceğimi sandığım Ammo Pedro'm artık çevirdiğim telefonun diğer ucundan o kendine özgü aksanıyla bana ''Hee, geldiin? E hoşgeldin'' diyemeyecekti, bir sonraki buluşmamız için zaten telefon falan da gerekmeyecekti. 18 Kasım 2007 Pazar günü sevgili Pedro Ketremizgil'in geçen yüzyılda başlayan bu boyuttaki hikâyesi sona ermişti, ona olan sevgi ve saygımı yakından bilen ailesi hasta bir insanı daha fazla üzmemek düşüncesi ile bana haber vermemişti. Gördüğüm rûyadan yola çıkarak aramasam belki daha bir müddet de söylemeyeceklerdi. Hâlbûki bu Mayıs gibi o taraflara gitmek ve her zaman yaptığım gibi Kuyulu Çıkmazı 7 numaradaki o eve uğramak plânlarım dahilindeydi. Oğullarının anlattığına göre Ammo Pedro son güne kadar hiç değişmemiş, öyle yataklara falan da düşmemişti. Telefonda ne vakit sorsam ''e biraz ağrılarım var tabii be canım'' derdi ama gidip gördüğümdeki capcanlı, sevinçli halleri her defasında ''maşallah'' dedirtirdi. Lâkin; hayat kitabı ne kadar kalın olursa olsun çevrilen her sayfa insanı biraz daha sona yaklaştırır, elbette bir yerde o son sayfaya gelinir ve ister istemez kitabın kapağı kapatılarak ''bu da bitti'' denirdi. ''Herşey aynen muhafaza edilecek, değil mi?'' diye sordum küçük oğlu İlyas'a, ''tabii, tabii abla, herşey aynen bıraktığı gibi'' dedi. ''İkona yerinde mi?'' dedim, ''o hep orada kalacak zaten'' diye cevap verdi. ''Geldiğimde beni Ammo Pedro'ya götürür müsünüz?'' dedim, ''ne demek abla, bilirsin, o seni gördüğüne hep çok sevinirdi'' dedi. Gözlerimi kapadım, daracık sokaklardan geçerek çıkmazdaki evin kapısına ulaştım, açıktı kapı, zaten ben o kapıyı hiçbir zaman kapalı görmemiştim. Eşiği geçtim, taş avluya girerken sol tarafta kalan ufak lâvaboya ve kenarında daima duran bir kalıp defne sabununa gülümsedim. Avludaki ortancalar ve sardunyalara selâm verdim ilk, sonra hep yaptığım gibi seslendim: ''Huuuu, Ammo Pedro, bak gene ben geldim...'' Gözlerimi açtım sonra, artık bundan ötesini bilemezdim. Alnımı soğuk cama yasladım ve fısıltıyla ''güle güle'' dedim. Ölüm bir gol daha attı varlığımın kalesine, bilmem ki bu defa kaç sıfır yenildim?..




(Bazı okurlarım ikonanın fotoğrafı olup olmadığını soruyorlar, elbette çekmiştim ama fotoğraftaki görüntüsünün benzerlerinden pek de farkı olmadığından doğrusu yayınlamayı düşünmedim. Gizemli yağ halen damlamaya devam ediyor, yolu o taraflara düşecek olanlar gidip yerinde görseler bence daha iyi olur. İnançlara dokunmak ve onları hırpalamak istemem. Yazının başındaki fotoğraf onunla çekilmiş son kareydi, ayrıca mutad Cumartesi ayinlerinden birini kendi kameramla çekmeme de izin vermişti. Bu kayıt benim için zaten çok özeldi, o görüntüler şimdi her zamankinden daha anlamlı, daha değerli...)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben gidince bir renk uçar albümlerinizden,
kendince bir ses erir havada.
Bir eksiklik kalan fotoğraflarda.
Ama gene de
olurum aranızda,
sizinle sayarak kendimi.
Bende varım hâlâ boşlukta..

"tüm sevgili ölmüşlerimize, babana babama daha nicelerine özlemle"
Baturhan

Handan Demiralp dedi ki...

Canım arkadaşım; gidenlerimiz daima bizimle, bizler de seneler sonra yeniden, sevgiyle bir aradayız. Ben karşılaştığımız bütün zorluklara ve zaman zaman içinde bunaldığımız sıkıntılara rağmen bunun harika bir armağan olduğuna inanıyorum. Herşey büyük bir hızla değişiyor, bu değişimin bizler için hayırlı olmasını diliyor, hayatımdaki varlığın için yaratıcı sisteme daima teşekkür ediyorum:)