JellyPages.com

Cumartesi, Eylül 28, 2013

Templo/ Tapınak...

Roma gezginlerinin görmeden bu kentten ayrılmadığı bir eser daha vardı; 2000 yıldır ayakta duran, gerçekten muhteşem bir tapınak, ''Pantheon''. Roma döneminin tanrılar tapınağı Pantheon, Ortaçağ'da kiliseye çevrilmiş, zamanla da kubbesiyle Roma'nın sembolü haline gelmiş. 2000 yıllık bu anıtsal yapı, Antik Roma'dan kalan en büyük tapınaklardan biri. Pantheon'u (Bütün Tanrıların Tapınağı) Roma'daki bütün kiliselerden farklı kılan kubbeli bir iç yapıya sahip olması. 7. yüzyılda ise bir Hıristiyan Kilisesi olarak vaftiz edilmiş. Klasik haç biçimli kiliselerden farklı yapısıyla haklı bir ilgi görüyor. Piazza Della Rotonda'da pat diye karşınıza çıkıyor, bu kadar eski bir eserin bu şekilde korunabilmiş olmasına gerçekten hayret ediyorsunuz...

''Pantheon'' her zaman kalabalık, içeri girebilmek için sıra beklemeniz gerekiyor. İtalya'nın kurucusu olarak bilinen Vittoria Emanuell'in ve çok genç yaşta ölen büyük sanatçı Rafaello'nun mezarları da bu yapının içinde yer alıyor. En ilgi çeken tarafının kubbesi olduğunu söylemek yanlış olmaz, daha önce de sözünü ettiğim gibi üst kısmı açık kubbe yapısının en ünlü örneği sayılıyor. Bu açık kısımdan içeri yağmur girmediğini iddia edenler varsa da, biz ziyaret ettiğimizde bir yağmur sonrasıydı ve kubbenin tam altına gelen kısım ıslaktı. Üstelik binlerce yıldır tepedeki delikten giren yağmur sularıyla mermer zeminin bu kısmı aşınmıştı. Alttaki fotoğrafta ortasındaki koyu renk halka ile görülen sararmış kısım kubbenin tam altı oluyor...

''Melekler ve Şeytanlar'' isimli Dan Brown kitabında adı geçen Pantheon ve burada bulunan Rafaello Santi'nin mezarı biraz da bu nedenle yoğun ilgi görüyordu sanırım. Michelangelo ve Da Vinci gibi ustaların eserlerinden oldukça etkilenen genç Rafaello onlardan pek te geri kalmamış doğrusu. 38 yaşında hayata veda eden bu büyük sanatçının mezarı insanı hüzünlendirecek kadar mütevazıydı...

Sade bir niş içine yerleştirilmiş basit bir lahit, üzerinde sanatçıya ilişkin bazı yazılar yer alıyor. Camlı bir korunak içinde saklanan lahit üzerinde iki güvercin ve ufak bir çelenk asılı. Hemen yanındaki duvarda sanatçının hayatını anlatan mermer bir kitabe ve kendi büstü duruyor...

Kısa süren ömrüne pekçok eser sığdırabilmiş bu sanatçının en tanınmış eserleri dünyanın ünlü müzelerinde sergileniyor. İtalya dışına da dağılmış yani geride bıraktıkları. Daha ziyade dinî temalı eserleri ile tanınan Rafaello Santi, özellikle ''madonna'' tasvirleri konusunda çok başarılı örneklere imza atmış...

Rafaello'nun yukarıdaki resminin alt kısmında görülen şirin melekler eserin kendisinden daha ünlü. Dünyada en fazla satılan ''puzzle'' yani ''yapboz''ların bu melekler olduğunu, bunların yer aldığı tişört, afiş, kartpostal, kahve kupası, kalem, anahtarlık, çakmak, çanta ve daha akla gelmeyecek bin türlü zımbırtının fena halde ilgi gördüğünü de ekleyeyim. Acaba Rafaello ne düşünürdü bu konuda? :) Turistik melekler... Eserin yalnızca detayı oysa, bütününü bilen azdır.

Pantheon'un görkemli kubbesi altında durup yukarı baktığınızda kendinizin ne kadar küçük, evrenin ise ne kadar büyük olduğunu düşünüyorsunuz elinizde olmadan, size bu hissi veriyor. 2000 yıldır insanlık tarihine tanıklık ettiğini düşünmek ise gerçekten çok heyecan verici. Bu dev tapınağı fotoğraf makinesine sığdırmak ta oldukça güç. O nedenle daha ziyade detayları görüntüledim...
Ana giriş kapısının mermer eşiği binlerce yıldır buraya gelen insanların ayakları altında aşınıp çukurlaşmış. İç kısmında değişiklikler yapılmış olsa da, Pantheon'a dışarıdan bakanlar kilise falan değil, orijinal bir pagan tapınağı görüyor. Zaten oldukça uzun bir süre öyle kullanılmış. Üçgen alınlığı ve sütunları ilk görüşte buranın bir Hristiyan mabedi olduğu fikrini vermekten uzak. Ancak içine girdiğinizde böyle olduğunu anlıyorsunuz. Pantheon'u ziyaret eden kişiler de pek sağa-sola bakmıyor, olağanüstü kubbeyi hissedebilmek için başlar genellikle yukarı dönük...

Gündüz dünyanın pekçok farklı ülkesinden kalkıp gelmiş turistlerle dolu olan tapınak gece bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Elbette geceleri içine giremiyorsunuz ama özel aydınlatılmış Pantheon'u gece görmek te çok özel doğrusu. Roma'ya gidecek olanlara geceleri buraya uğramalarını tavsiye ederim. Zaten Roma'daki hemen her tarihî mekân geceleri de insanları çekiyor çünkü hepsi çok güzel aydınlatılıyor. Sözgelimi ünlü ''Trevi Çeşmesi'' önünde geceleri de en az gündüz olduğu kadar çok sayıda insan bulunuyor...

Bu görkemli yapının içinde bulunan kişilere tuhaf bir sonsuzluk duygusu veren delikli kubbe tarzı Roma'da karşınıza sık sık çıksa da, en olağanüstü olanı Pantheon'dakidir bana kalırsa. Bildiğiniz basit fotoğraf makinelerine sığan bir görüntü değil bu, ben ancak bu kadar görüntüleyebildim. Roma'da gezip gördüklerim arasında Pantheon'dan da çok etkilendim...
Değil mi ki sözünü ettik; bari ''Trevi Çeşmesi''nin gece görüntüsünün de hakkını yemeyelim. Bir su ve ışık masalına dönüşüyor Bernini'nin ünlü eseri, hâttâ diyebilirim ki ben gece görüntüsünü daha fazla sevdim. Bu havuzlu, bol heykelli güzel çeşmeler geceleri daha büyüleyici görünüyor, belki en bilineni Trevi ama Roma'da daha birçok böyle havuzlu çeşme mevcut (buyrun, bu linki tıklayıp bakın, sanırım ikna olacaksınız.) ''Citta de Fontana/Çeşmeler Şehri'' olarak ta adlandırılıyor bu yüzden. Dolaştığınız her yerde tarihî bir çeşmeden su içebileceğiniz, havuz kenarına ilişip yorgun ayaklarınızı dinlendirebileceğiniz bir şehir Roma. Tarih suyun hoş şırıltısına karışıp akıyor adeta, siz de bu sese ve suya uyup akıyorsunuz Roma'da...
(''Benim Güzel Bahçem''in üçüncü bölümü 28 Mayıs 2006 Pazar günü, saat 12.25'te, TRT 1 ekranında. Meraklısına duyurulur...)

5 yorum:

ERDIL dedi ki...

Ne güzel bir Pazar Sabahi gene Romadayim.Daha sonra bahce de dolasmak.Hosgeldiniz Handan hanim.Ister inanin ister inanmayin gözlerimiz ariyor sizi.

Iyi Pazarlar dilegi ile saygilar.

vintage biscuit dedi ki...

pazar 12:10 şuan . ve senin bloguna tıkladım . yazıyı okuyup çok büyük haz almamın yanında TRT1 yazısını görünce daha çok sevindim . çünkü ben geçen pazar programı kaçırmış . bugünde kedimin rahatsızlığı ile meşgulken unutmuştum . çok sevindim bu pazar kaçırmıycak olmama
bu arada fotoğraflar çok hoşuma gitti .

Handan Demiralp dedi ki...

Sayın Ayn; her zamanki gibi gönülden teşekkürlerimle, sağolun. Sevgili Biscuit; hayrola, kediciğinin nesi var? İnşallah önemli bir durum değildir, üzüldüm:( Geçmiş olsun. Lûtfen bana da haber ver, hiç dayanamam hayvanların hasta olup acı çekmesine. İlgine, yakınlığına teşekkür ederim, sevgimle, selâmla...

vintage biscuit dedi ki...

yeşiller içindee , şirin tulumlu ,laleler, çok güzel bi diksiyon( türkçen o kadar güzel geliyor ki kulağa),keyif aldığım dakikalar ....... güzel kısa saçlı kadına uzun uzun keyifli programlar .....

dumdum daha iyiye gidiyor . güzel dileklerin için sağol .bide bişey paylaşmak istiyorum senle . bloguma gelen bi comment ' ı yazıyorum , ben çok beğendim . bakalım beğenicekmisin
hayvanlara yüreğini açanlara :



Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'nden(sf.294): "Gerçek insanın iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığı ile, özgürce ortaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, temel sınavı(iyice derinlere gömülmüş, gözlerden uzak) onun, merhametine bırakılmış olanlara davranışında gizlidir

Handan Demiralp dedi ki...

Muhteşem, muhteşem, muhteşem! Hemen kayda alınıp başucuna asılacak, çoğaltılıp insanlara dağıtılacak, hâttâ bana kalırsa billboardlara yazılıp milletin kafasına sokulacak bir niteleme bu. ''Gerçek iyiliğin'' sadece kurban kesip boktan kısmını fakire vererek vicdan rahatlatmak ya da göstere göstere sadaka, yiyecek, giyecek vermek, kimsesiz çocuğun başını lâf olsun diye kıyıdan okşamak vb. olmadığını insan denen kaotik varlığa anlatmanın belki de en güzel yolu! Acıma hissi ile merhamet arasındaki değerli farkın yaratık ayırmadığını ve ne yazık ki, işte bu yüzden herkeste rastlanan birşey olmadığını kafalara kakmak için! Sağol Biscuit, binlerce teşekkür sana. Dumdum'u da öptüm, iyi olacak...